Blizzard oyunlarının karşı konulmaz bir etkisi var: bağımlılık. Evet, hangi oyununu oynarsanız oynayın anında bağımlısı oluyor, başka bir oyun oynayamıyorsunuz. Diablo hala en sevdiğim oyundur. Warcraft desen, gerek modları (DotA) gerek evreni ile (World of Warcraft) hala milyonlarca oyuncu tarafından oynanıyor. Starcraft ise Güney Kore’nin milli sporu olarak kayıtlara geçen bir oyun. Böylesi efsane oyunlara imza atan firmanın çalışanları, sadece boş zamanlarında uğraşarak, ticari bir amaç gütmeyen bir kart oyunu çıkardı: Hearthstone: Heroes of Warcraft. Ve evet, bu oyunları da bağımlılık yaptı. Fırsat bulduğum her an Hearthstone oynuyorum, Twitch üzerinden diğer oyuncuları izliyorum, gördüğüm herkese “Yu-Gi-Oh sever miydin?” diye sorup bu virüsü bulaştırmaya çalışıyorum. Şimdi, Yu-Gi-Oh sever miydiniz?
Hearthstone Ne Ola ki?
Hearthstone bir Trading Card Game, yani kart toplamaya dayalı bir kart oyunu. Magic the Gathering ve Yu-Gi-Oh bilenler olaya biraz daha aşinadır. Blizzard bu kuralları kendince değiştiriyor, ve ortaya benim gibi daha önce hiç kart oyunu oynamamış olanları bile kendine bağlayan bir oyun çıkıyor. Hearhstone’un rakiplerinden en büyük farkı ise hızlı ve dinamik oyun yapısı. Bir oyun 3 ila 10 dakika arasında sürüyor. Yeni kartlar toplamak için tekrar tekrar oynuyor, oynadıkça destelerinizin zayıf yönlerini görüp onları nasıl düzelteceğinize dair kafa yoruyorsunuz. “En güçlü kart” veya “en güçlü deste” gibi şeyler yok. Böylece kartlarınız ve desteleriniz ne kadar güçlenirse güçlensin oyunun sonu gelmiyor.
Hearthstone 2 kişinin karşılıklı oynadığı bir oyun. Her iki taraf da oyuna 30 canla başlıyor, ve rakibinin canını sıfırlayan kazanıyor. Oyuna başlamadan önce Druid, Mage, Warlock gibi Warcraft evreninden aşina olduğunuz 9 karakterden birini seçiyorsunuz. Her karakterin kendine özgü kartları, oyun tarzı ve özel güçleri var. Priest özel gücüyle istediği karakterin canını tazeleyebilirken, Warrior kendine zırh (armor) kazandırıyor. Karakterlerin kendine özgü kartları dışında her sınıfın seçebildiği (neutral) kartlar da var. Tabii bu karakterler, MMORPG’lerdeki gibi tek seçimlik değil. İstediğiniz zaman istediğiniz karakterle oynayabiliyorsunuz.
Her oyuncu oyuna kendi oluşturduğu veya otomatik oluşturulan, 30 karttan oluşan bir deste ile başlıyor. Bu desteden rastgele kartlar çekerek oynuyorsunuz. Her kartın üzerinde oynamak için gereken mana kristali sayısı yazıyor. Her oyuncu oyuna 1 mana kristali ile oyuna başlıyor. Her turun sonunda maksimum mana kristali 1 artıyor ve manası tazeleniyor. Kartlara gelince, 2 tür kart mevcut: Yaratık (minion) kartları ve büyü kartları. Yaratık kartı oynadığınızda ortaya canı ve vuruş gücü olan bir yaratık çağırıyorsunuz. Bu yaratıklar ile rakibinizin yaratıklarına saldırarak alan kontrolünü (board kontrol) sağlayabilir veya direk olarak rakibinize saldırarak sağlık puanlarını azaltabilirsiniz. Büyü kartları ise hasar verme, iyileştirme, güçlendirme (buff) gibi bir çok özelliğe sahip. 2 canı 2 vuruş gücü olan bir yaratığınızı 10 can ve 10 vuruş gücüne kavuşturabilir, veya rakibin en güçlü yaratığını bir koyunu dönüştürebilirsiniz.
Yaratık kartları bir çok farklı özelliğe sahip olabiliyor. Tüm yaratıklar çağrıldıktan (summon’landıktan) sonraki el saldırıya hazır konuma gelirken, “Charge” özelliğine sahip yaratıkları çağrıldıkları anda saldırabiliyor. Rakibiniz “Taunt” özelliğine sahip bir minion koyduysa, onu öldürmeden rakibinizin sağlık puanlarına saldıramıyorsunuz. “Divine Shield”ı olan yaratıklar kendilerine gelen ilk saldırıdan hasar almıyorlar. “BattleCry” özelliğine sahip olanlar çağrıldıklarında, “DeathRattle” özelliğine sahip olan öldüklerinde açıklamada yazan olayı gerçekleştiriyorlar. Kartların kalitesini sadece bu özellikler değil; “Basic”, “Common”, “Rare”, ”Epic” veya “Legendary” olması da etkiliyor. Anlayacağınız üzere, “Basic” kartlar herkeste bulunurken, “Legendary” kartları bulmak için aylarca oynamanız gerekebiliyor. Bulduğunuzda ise her destenize koymak isteyeceğiniz kadar güçlüler. Deathwing çağırdığınızda rakibinizin yüz ifadesini görmek isteyeceksiniz.
Bazı büyü kartları “Secret” özelliğine sahip. “Secret” bir kart oynadığınızda rakibiniz ne oynadığınızı bilemiyor, ama kart bilgisine göre tahmin etmeye çalışıyor. Her “Secret” kartın bir tetikleyici hamlesi var. Bazı “Secret”lar rakibiniz yaratık çağırdığında, bazıları ise size saldırdığında tetikleniyor ve etkisini gösteriyor. Mesela, Hunter sınıfına ait “Explosive Trap” kartı, karakteriniz hasar aldığında tüm rakip yaratıklara 2 hasar veriyor.
Kurallar fazla mı geldi? Bu kurallara alışmanız ve benimsemeniz sadece birkaç saatinizi alacaktır. Oyuna ilk başladığımda ön yargılıydım. Magic the Gathering evrenine hep seyirci kalmıştım çünkü onca kuralı ve kartı öğrenmeye üşeniyordum. Hearthstone, “öğrenmesi kolay, ustalaşması zor” klişesine yüzde yüz uyan bir oyun. İlk zamanlarda “Mind Control” kartı ile 20 can, 20 vuruş gücü olan yaratığınızı kaybettiğiniz ilk anda kocaman bir “oha” diyeceksiniz. Dizmek için 7 turn harcadığınız yaratıkları bir Flamestrike ile yok eden Mage’e küfredeceksiniz. Bu gayet normal. Ama aylarca oynadıktan sonra bile Hearthstone sizi şaşırtabiliyor.
"Benim Ragnaros'um Senin Molten Giant'ını Döver"
Gelelim oyun modlarına. Hearthstone’da (şimdilik) 4 oyun modu var: Casual, Ranked, Practice, Arena. Casual ve Ranked modda diğer oyunculara karşı oynuyorsunuz. Casual modda oynarken kazandığınız her oyunda karakteriniz level atlıyor. Level atlamak basic kartların açılmasını sağlıyor. Ranked modda ise Dünya çapındaki sıralamanızı değiştiren maçlar yapıyorsunuz. 25. grupta başladığınız modda, kazandıkça grup yükseliyor, 1. gruba yükselebilirsiniz Dünya çapındaki sıralamanızı görebiliyorsunuz. Kazandığınız her maç grup yükselmenize yardım ederken, kaybettiğiniz her maçta grup düşmeye bir o kadar yaklaşıyorsunuz. Practice mod, adından da anlaşılacağı üzere pratik yaptığınız, destelerinizi gerçek oyuncuların karşısına çıkmadan önce bilgisayara karşı deneyeceğiniz bir mod. Ama yapay zeka henüz oldukça zayıf, bu modu oynamak yerine Casual modda oynamanızı tavsiye ederim. Son olarak, oyunun en eğlenceli modu olan Arena. Arena’ya giriş tabii ki ücretli. Gerçek parayla veya günlük görevleri yapıp rakiplerinizi yendikçe kazanacağınız oyun içi altınla giriş yapıyorsunuz. Girişte size 9 karakterden herhangi 3’ü sunuluyor. Bunlardan birini seçtikten sonra da deste oluşturmaya başlıyorsunuz. Ama diğer modlarda olduğu gibi kendi destelerinizle değil, oyunun size rastgele sunduğu üç karttan birini seçerek arena girişinde oluşturduğunuz deste ile. Burada oyuncunun kart bilgisi, strateji bilgisi ve kartlar arasında sinerji kurabilme yeteneği önem kazanıyor. Olabildiğince dengeli bir deste kurmalısınız ki arenada ayakta kalabilin. Karşınıza gelecek rakiplerden 3 yenilgi aldığınızda arenadan çıkıyorsunuz ve o zamana kadar aldığınız galibiyet sayısına göre ödüllendiriliyorsunuz. Bu ödül altın, 5 karttan oluşan paket veya birazdan bahsedeceğim “dust” olabiliyor. Eğer ki yapabilirseniz, 12 galibiyet aldığınızda maksimum ödül miktarına ulaşıyorsunuz. İlk oynayışlarda 1-2 galibiyetin üzerine çıkamayabilirsiniz, çok normal. Arena oyunun ustalaşması zor ve aynı zamanda şans faktörü en yüksek olan modu. Ben Hex’siz Shaman oynarken rakiplerimin birer ikişer Legendary çağırdığı da oldu. Yılmayın, denedikçe daha yüksek dereceler alacaksınız.
Bir Trading Card Game’de asıl amaç kart toplamaktır dedik. Peki bu kartları nasıl toplayacağız? Bunu yapmanız için de birkaç yöntem var. İlki, az önce bahsettiğim gibi, arenaya girip ödül olarak içinde 5 kart bulunan paketlerden kazanmak. Hiç galibiyet alamadan dahi arenadan çıksanız oyun size bir paket verecektir. Fakat 150 altına bir paket almış olursunuz. Onun yerine oyun içi satıştan 100 altına paket alma şansınız da var. Veya gerçek para ile toplu paketler de alabilirsiniz. İlk zamanlarda tüm altınınızı biriktirip, yeterli oyun bilgisine sahip olduktan sonra hepsini arenada harcamanızı tavsiye ederim. 7. galibiyetten sonra vereceği altın ödülüyle paketleri bedavaya getirebilirsiniz. Kart toplamak için bir diğer seçenek ise onları yaratmak. Evet, kartları yok etme veya sıfırdan oluşturma hakkınız da var. Bir kartı yok ettiğinizde size “dust” kazandıracak. Bu “dust”ları biriktirip destenizde eksik olan kartları yaratabilirsiniz. Kartın özelliğine göre yok ettiğinizde kazandırdığı veya yaratmak için gereken dust miktarı değişecektir. Yani “Common” kartları yaratmak (enchant etmek) için 40 dust gerekirken “Legendary” kartları yaratmak için 1600 dust gerekiyor. Ama dikkat edin, bir kart yaratmak, onu yok etmekten 2 kat daha fazla dust istiyor. Bu yüzden bir kartı yok etmeden önce 2 kere düşünün.
Bütün bunların yanında, Hearthstone hala resmi olarak çıkmadı. Evet, şuan oynadığınız versiyon oyunun betası. Resmi çıkışta eklenecek kartlar, düzeltilecek bug’lar ve belki eklenecek oyun modları ile çok daha güzelleşeceği kesin. Şimdikinden fazla daha ne kadar bağımlısı olabiliriz diyemiyorum, çünkü Blizzard bu soruma da bir cevap bulmuş. Hearthstone, resmi çıkışıyla birlikte tabletlerde de oynanabilir olacak. Maksimum 15 dakika süren maçları yolda, ders arasında, işte oynayabileceksiniz. Ondan sonra da “Alo Hearthstone bıraktırma hattı” hizmete açılacaktır.
-...sonraki tur rakibimin 8, benim 1 canım kaldı. Ama rakibimin yerde ikisi Taunt, BEŞ minion’u var. Bir kart çekiyorum, Ne gelse beğenirsin!? -Enes... -...EVET! RAGNAROS! Diyorum “başka şansım yok”, 1/6 şansım yaver giderse... -Enes... -Hı? -Beni sarmıyor bu tür oyunlar -Dur bak anlatınca seveceksin. Sonra...
Beni bıraksanız, saatlerce Hearthstone tecrübelerimi anlatırım. İyisi mi, Open Beta’ya katılıp siz de kendi tecrübelerinizi yaşamaya başlayın. Basit grafikleri, oyun motoru ve ücretsiz olması sizi yanıltmasın, karşınızda Blizzard’ın yeni virüsü duruyor.
_Düzeltme:_Yazıda Hearthstone'un bir Trading Card Game olduğunu söyledim, ama henüz oyunda trading (yani kart takası) yapılamamakta. Bu yüzden "Collectible Card Game" olarak sayılmaktadır. İlerleyen günlerde Blizzard takas sistemini getirir mi, bekleyip göreceğiz.